30 Haziran 2010 Çarşamba

TRAİNSPOTTİNG



İmdb puanı: 8.2/10
Yapım yılı: 1996
Yönetmen: Danny Boyle
Orjinal hikaye: Irvine Welsh

Irvine Welsh'ın kitabı ilk önce sahneye uyarlandı.Büyük yankı uyandıran ve hatta ülkemizde de sahnelenen hikayenin sahne başarısı görülünce filminin çekilmesine karar verilir.1996 yılında Danny Boyle tarafından kitap beyaz perdeye uyarlanır.Film Amerika gibi özgürlükler ülkesinde bile büyük tepkilere yol açar yasaklanması gündeme gelir bazı kısımları makaslanarak ve yoğun iskoç aksanından dolayı Amerikalılar için tekrar dublajlanarak vizyona girer, o kadarki bazı Amerikalı politikacılar tarafından siyaset malzemes bile yapılır film.



Konusu kısaca bir sistem eleştirisi yapmak olan film yüksek bir tempoyla açılış yapıyor ve bize filmin kalanı için birkaç ipucu veriyor aslında. Filmde Mark Renton (Ewan McGregor),Edinburghta yaşayan kendisi gibi eroin bağımlısı bir grup İskoç genç arkadaşı Spud(Ewen Bremner),Sick Boy(Jonny Lee Miller),Tommy(Kevin McKidd) ve Begbie (Robert Carlyle) ile beraber uyuşturucununda katkılarıyla büyük bir arayış içerisindedir.Hayatlarını ufak soygunlar yaparak kazanan çete bir gün gruptan Renton'un artık buna bir son vermek istemesiyle gerçeklerle yüzleşmeye başlar,ilk ve sonraki birkaç denemesinde başarılı olamaz.Bunun sebebi belki de kararsızlığıdır.Ancak sonunda yaşamak için karar verdiğinde içinde olduğu hayat ve arkadaş grubunu da bu karar büyük ölçüde değiştirir.



Danny boyle, filmi iki bölüm olarak incelemiş. İlk kısımda, hayatı umursamaz bir insanın içinde bulunduğu bunalımlı bir dönemi gerçekçi ve etkili bir anlatımla ekrana taşımış, ikinci kısımda ise aynı insanın yeniden doğuşuna yer veriyor. Şüphesiz ki, bunda senaryonun çok iyi olması ve de Boyle’un bu senaryoyu mizahi öğelerle başarılı bir biçimde harmanlaması yatmakta.Sokak ve yer altı kültürü filmin konusundan da anlaşılacağı gibi filme egemen.Her karesinde bunu yansıtmış ve sürekli bir 'isyan' duygusu hakim bu karelere.Film sinema tarihine girmiş unutulmayacak ve kült olmuş bir çok sahneyle dolu; klozetin içine girme sahnesi,altın vuruş sahnesi, bebek sahnesi,yataktaki kriz sahnelerinin tvlerdeki bazı yapımlarda ve bazı sinema filmlerinde parodileri yapılarak filme göndermelerde bulunulmuştur.

İskoçya'nın en boktan tuvaletin'deki klozet
sahnesi sinema antolojisine girmeyi hak ediyor.



Oyuncuların performansının oldukça iyi olmasında şüphesiz ki Danny Boyle’nın çok iyi yönetmen olmasının payı var. Film, Ewan Mcgregor için bir basamak niteliği taşıyor. Mcgregor canlandırmış olduğu Renton rolünde gerçekten başarılı olmuş. Filmde seyredenlerin asıl dikkatini çeken ise agresif yapısıyla Begbie. Film boyunca seyredenleri, kendisine hayran bırakmayı başarıyor.



Filmin sonunda filmin açılış repliğiyle tamamen ters bir durum söz konusu. Ne kadar çabalasak da işlerin istediğimiz gib gitmeyeceğinin her zaman bizim dışımızda gelişen olayların hayata yön vereceğinin ve bizimde buna boyun eğmekten başka bir seçeneğimiz olmadığının mesajı ironik bi şekilde anlatılıyor.Film uyuşturucu filmi diye eleştiriliyor lakin bakış açınızı biraz değiştirdiğinizde ortayahayatla,seçimlerle,istediğini yapmakla, sorumlulukla, toplumla, kişilikle, doğru-yanlış ve iyi-kötüyle ilgili çok güzel bir film olduğu çıkıyor. İşte bu yüzden filmin uyuşturucuya özendirdiği yönünde ki eleştirileri gereksiz buluyorum



Filmde kullanılan müziklerde filmin karakteristik özelliklerini,eroinman grubun ruh halini ve durumun tüm özelliklerini ortaya koymada önemli bir yardımcı görevi üstlenmiş ve filmin izlenirliğini güçlendirmiş.

Trainspotting soundtrack albümü

1. "Lust for Life" - Iggy Pop
2. "Carmen Suite No.2" - Georges Bizet
3. "Deep Blue Day" - Brian Eno
4. "Trainspotting" - Primal Scream
5. "Temptation" - Heaven 17
6. "Atomic" - Sleeper
7. "Temptation" - New Order
8. "Atomic" - Blondie
9. "Nightclubbing" - Iggy Pop
10. "Sing" - Blur
11. "Perfect Day" - Lou Reed
12. "Dark and Long (Dark Train)" - Underworld
13. "Think About the Way" - Frisco Vs. Ice MC
14. "Mile End" - Pulp
15. "For What You Dream Of" (Full-on Renaissance Mix) - Bedrock featuring KYO
16. "2:1" – Elastica
17. "Herzlich Tut Mich Verlangen" - Gabor Lehotka
18. "Two Little Boys" - Ewen Bremner
19. "A Final Hit" - Leftfield
20. "Statuesque" - Sleeper
21. "Born Slippy .NUXX" - Underworld
22. "Closet Romantic" - Damon Albarn



Kim ne demiş

velvetunderground: 80'lerin başında İskoçya'da yaşayan bir grup junkienin eroin, iggy pop ve rock'n roll üçlemesinden ecstasy, modern cinsiyetler ve disko sahnesine geçişini anlatan bir film, bir yeraltı edebiyatı başyapıtının tadı damakta kalan ve kesilen sahneleri için küfrettiren bir uyarlaması belki de.
Filmin değişkenliğine ve hızına vurgu yapan hızlı bir kovalamaca ile başlıyor film, ve ünlü monologla; ''Choose a job. Choose a career. Chose washing machines, cars, compact disc players...''. Önce Renton'un kapitalizm eleştirisini ve ardından gelen eroinle aşk/nefret ilişkisini izliyoruz. Sürekli kurtulamadığı bağımlılık arkadaşları mı yoksa eroin mi? Renton'un iç dünyası dışında birçok etkileyici sahneye daha imza atıyor film: tuvalet sahnesi, begbie'nin psikopatlıkları, ve en etkleyicisi ''a visit to mother superior''.
Hızlı, çabuk biten ve tadı damakta kalan bir film Trainspotting. Tehlikeli, umursamaz, sex-drugs-rock'n roll üçgenine sadık. Ve belki bu yüzden de hala altkültürlerdeki etkisini sürdürüyor.
Filmin müzikleri, ki bazıları kitapta da geçmekte, bir harika. ''Perfect Day'', ''Nightclubbing'', ''Lust for Life'' gibi 70ler klasikleri ile birlikte o dönemden buruk ama neşeli bir film izlemek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim. Filmin uyuşturucuya özendirici olması iddiası ise bebek sahnesini görenler için şaka gibi kalıyor.

-(eki : bi de genclerin çekip çekip ardından trenden dışarıya uzanıp yol kenarindaki elektrik direklerine en yaklastıkları anda kafalarını içeriye çekmeleri şeklinde oynanan bi oyuna (??) verilen isim... en cok yaklasma hırsıyla kendini iceri cekemeyenler haliyle bi sure soona kaybediyo oyunu ..

-(6 45 : şık film, soundtrack'i de en az kendisi kadar şık.

-ozyylemce : Bu tarz yaşantıyı bilenler için çok keyifli bir film...Kısaca çok keyifliydi.

27 Haziran 2010 Pazar

Bob Marley









Robert Nesta Marley
Asıl adı bu.Onu tanımayan yoktur heralde kendi tarzında bir efsane olan sanatçı bu tarzı dinleyen veya haberi dahi olmayan herkes tarafından azda olsa tanınan biridir. Aslında o ülkesi için bir kahraman statüsündedir. Yaşarkende öldükten sonrada bu böyleydi.Afrika insanına yapılan insancıl yardımlara şarkılarıyla destek olduğu için Birleşmiş Milletler "Barış Madalyası" ,ülke kültürüne katkılarından dolayı Jamaika'nın en büyük ödülü Merit ödülü de kendisine verilen ödüllerdendir.jamaika gibi zamaninda kimsenin yerini bile bilmedigi bi ulkeden cikip butun dunyaya hem jamaikayi hem de reggae olayini tanitarak yeni bi akim baslatmıştır.

Reggae jamaika usulü rock diye geçer. Kökleri calypso, ska/rocksteady, rock'n roll ve hatta rythm and bluesa bile dayanır.Temposu ska ve rocksteady'ye göre daha yavaştır. Özellikle roots reggae türü Bob'un mensubu olduğu rastafarianizm dininin ilahisi gibidir. Ewet rastafarianizm, bu bir inanış saç modeli değil.Daha sonraları moda olan bu saç modelini o zamanlar Bob inanışı gereği yapıyordu. Rastanın rastafarianist olmayanlar tarafından yapılmasını hoş karşılamazdı.Bu pek tanınmayan mistik inancına o kadar bağlıydıki ölümüde bu yüzden oldu.Ayağında oluşan bir yaranın parmağının kesilmesini gerektirmesi, inanışı gereği mezara tek paça gitmesi daha makbul olan Bob'u ikilemde bırakır ve Bob inanışından taviz vermez. Bu yara aslında kanserdir.1981 de hayata gözlerini oğluna şu öğütü vererek kapar."Para hayatı satın alamaz"

Söz yazarı, şarkıcı ve gitarist olan Bob birçok beste bırakmıştır ardında. Genelde politik bir tarzı olsada ``no, woman no cry´´ gibi parçaları da vardır.Yaptığı "I Shot The Sheriff" ve "Get Up, Stand Up" gibi şarkılar ünlü sanatçı Eric Clapton tarafından yıllar sonra yeniden düzenlendi.Birçok turne düzenledi. Avrupada hatırı sayılır bir hayran kitlesi sahibiydi.

Beraber çalıştığı arkadaslarının kendisine o bir müzik ansiklobedisiydi dediği bob marleyin besteleri hala en küçük bar gruplarından en tanınmış müzisyenlere kadar yeniden yeniden çalınır söylenir.


sattas -türkçe sözlü reggae

http://video.ntvmsnbc.com/sattas.html


Bob Marley & The Wailers - Get Up Stand Up

http://www.dailymotion.com/video/x7dh6s_bob-marley-the-wailers-get-up-stand_music

Kim ne demiş


(riquelme :rahatla ve müzik yap seklindeki hayat felsefesini tüm insanligin örnek almasi gereken büyük usta

(78424338345 öyle bir müzik yapmı$ki adam, dinlerken farketmeden ritm tutmaya ba$lıyor insan. duramıyor yerinde, ne dert kalıyor ne tasa. ne olmu$ olursa olsun suratta bir tebessüm olu$uyor, keyif yerine geliyor.

(marley ben bob marley dinleyen insandan korkmam. ona her zaman güvenirim. ama yanılgıya düşmeyelim. bob marley'yi dinleyen insanlar derken kastettiğim kesim no woman no cry'dan başka şarkısı hakkında bilgisi olmayan, şarkıların sözlerine bile dikkat etmeden dinleyip, başına jamaica beresini geçirip, sırf güzel olduğunu düşündüğü için üzerinde resmi olan tişörtü giyenler değil .


12 Mayıs 2010 Çarşamba

TEVAZU


Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır.
Neden sonra, yaptıklarindan pişman olur ve hiç olmazsa iyi birsey yapmış
olmak için bunu Haci Bektaş Veli'nin dergahına kurban olarak
bağışlamak ister. (O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.)
Durumu Haci Bektas Veli'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli helal degildir diye bu kurbanı geri çevirir.
Bunun üzerine adam mevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır..

Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş oldugunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.

Mevlana şöyle der:
- Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Oyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

Adam üşenmez kalkar Haci Bektas dergahi'na gider ve Haci Bektas Veli'ye, Mevlana'nin kurbanı kabul ettigini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektas Veli'ye sorar.
Hacı Bektaş da söyle der:
- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nin gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayi o senin hediyeni kabul etmiştir.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Türk işi zombi filmi


ADA: Zombilerin düğünü
dikkat muhtemelen spoiler içerecektir.

bircok yabancı filmde birçok kere işlenmiş bir konu bir türk filminde işlenirse izleyiciye ve türk sinamasına ne katar diyorsunuz ama tamamen farklı bi işleniş tarzı filmi diğer pahalı yabancı benzerlerinden ayırıyor .eksikleri yokmu fazlasıyla var fakat bunları türk sinamasının korku filmlerindeki tecrübesizliğine bağlayabiliriz .zaten korkutmaktan cok güldüren bi film heralde senaryodan sonra iş yazılanları uygulamaya yani filmi çekmeye geldiğinde işin o kadar kolay olmadığı görülmüş bari makaraya vuralım demişler gibi.

sinamatik açıdan fazla bişe beklemiyordum zaten. ben onu her haliyle sevecektim çünkü o bizim zombi filmimizdi. benim önceden beri hayalimdi türk ler cekse nası olur istanbulda olsa nasıl olur gibi. fantazilerim vardı . hatta kaçış planları sığınma planları falan kurardım boş vakitlerde.bu amcamlar daha önce hiç zombi filmi izlememiş gibiydiler sanki. yabancı örneklerindeki sağ kalan elemanların yaptıkları birçok hatayı yapıolar.zombi olan tanıdığa koşup sarılmak nedir yaa olurmu öle şey annen bile zombi olsa çekip vurucaksın. ve olmassa olmas bir klişe gruptan birinin ısırılıp yavas yavas zombiye dönüşmesi ve onu vurmak zorunda kalmaları. ben arkadaşları vurcak diyodum ama allahtan silahı dier kız aldıda klişenin dibine vurmadılar.

oyunculuklar güzeldi, el kamerası fikri de güzeldi,diyaloglardaki sokak ağzıda güzeldi. senaryo olabildiğince klişelerden uzaktı.

sonuç olarak eldeki oyuncular, imkanlar ve malzeme ile yapılabilecek en iyi iş yapılmış.

8 Nisan 2010 Perşembe

nedir çiçek çocuğu ?





68 kuşağı diye bilinen, 68 yılında, önünde ve ardında genç olan insanların genel adıdır.hippi de denilir.

aslında barış merakları, giyimleri ve yaşam tarzlarıyla fikirlerinden ve güya savundukları ideolojilerinden daha çok konuşulmuş kişiler bunlar.vietnam savaşı sebebiyle askerlik karşıtı olduklarını, savaş zamanının anne babalarına sahip olduklarını ve silahların yok olması gerektiğini savunan insanlar.

meşhur slogan "savaşma seviş" de bu kişilerin laf-ı güzafı.tarih, askerlik karşıtı çıkan ayaklanma sırasında, yarı sarhoş gençlerin, kendilerine doğrultulan devlet markalı silahlara çiçek yerleştirmelerinden, duvarlara yazdıkları yazıları çiçek resimleriyle süslemelerinden, rengarenk saçlarından, abidik gubidik pantolonları, çizgili, benekli birbiriyle uyumsuz alt-üst kombinasyonlarından ve de renkli saç bantlarından hareketle onlara çiçek çocuklar adının; kendiliğinden ortaya çıkmış bir tanım olarak verildiğini betimler.

A.B.D. vietnama asker gönderir ve buna birçok başkaldırı ortaya çıkar.dünyaca ünlü boks şampiyonu Muhammed ali clay, bu donemde basın açıklması yaparak vietnam savaşını kınadıgını ve askere gitmeyeceğini soyler.ve bundan dolayı Muhammed alinin unvanı alınır ve 3 yıl sureyle ringlerden uzaklaştırılır. Zenci devrimci lider Malcolm X öldürülür.ve zenci birliğinin başına martin luther king gelerek unlu soylevi " bir düş gördüm"'ü bu donemde verir.. Amerika'da sisteme aykırı hareketleriyle ön plana çıkan hippilerde özgürlükçü ve antimilitarist akımlar oluşmuştu. Amerikadaki 60 kuşağının en önemli hareketi o zaman Amerika'nın yürüttüğü Vietnam Savaşı'na karşı hippilerin muhalefetiydi.Bu dönemde Amerikadaki gençler orduya girmeye zorlanıyordu.

Tarım yerine toplayıcılık ve bahçecilik yaparak, genellikle vegan-vejeteryan beslenerek hayatalarının devamlılığını sağlamaktadırlar. 1970'lı yıllarda Türkiye hippiler için çok önemli yerlerden biri olmuştur. Birçok hippi Katmandu, Tibet gibi yerlere giderken Türkiye'de özellikle de İstanbul Sirkeci'deki tek yıldızlı otellerde ve pansiyonlarda konaklamışlardır. O dönemde Türkiye'deki hippi hareketinin de temelleri atılmıştır. Birçok sol görüşlü insan bu kişilerle tanıştıktan sonra politikadan uzaklaşarak onlarla dünya turlarına çıkmıştır. Bugün Türkiye hippiler için önemli noktalardan biri olma özelliğini korumaktadır. Rainbow festivali öncesinde dünyanın birçok yerinden hippiler Olimpos, Kelebek Vadisi gibi yerlerde toplanarak festivale gitmektedirler. Türkiye'de hippi hareket de altın yıllarını yaşamaktadır. Özellikle doğayla iç içe yaşam tarzını benimseyen insanlar eninde sonunda mutlaka bu hareketin içine kendilerini dahil etmektedir.

Bir akım olarak incelendiğindeyse hippilik özellikle psikanalist Eric Fromm tarafindan gelmiş geçmiş en tutarlı hareket olarak kabul görmektedir. Çünkü "çiçek çoçuklar" ozgur ask savunuculuğunun, barış yanlılığının tüm gereklerini yerine getirerek, inandıklarini yaşamaktan hiçbir zaman çekinmemiş ve genelgeçer ahlâkın bütün karşıtlığına birliktelikleriyle karşı koyarak alternatif bir hayatı sürdürmeyi başarmişlardir. Bu yaşam tarzının en şaşırtıcı yanlarından birisi olarak da komün yasayan hippi gruplarının üyelerine tek tek bakıldığında hiçbirinin cebinde metelik olmamasına karşın rahatlıkla hayatlarını sürdürebiliyor oluşlari gösterilir.

şimdi nemi yapıyolar bir çoğu kapitalizmin esiri olmuş durumda en iyisi 2. el kitap falan satıyodur akmarın oralarda :)

Kim ne sölemiş

*seyh dumani
en uzun yaşayanı otuzbeş yaşında göçmüştür dünyadan, zevk de bir yerden sonra sıkıyor demek ki.
*eric cartman
"hippies, hippies... they want to save the world but all they do is smoke pot and play frisbee!"

*followthewhitecat
apolitik bir duruş sayılmaz aslında. yaptıkları bence tam anlamıyla siyasi bir duruş içeriyor.

*1967 yılında yayınlanmış bir gazete haberi;

"hippiliğe özenen liseli kız bitlenince hippilikten vazgeçti!!!!

yarım yamalak ingilizcesiyle sultanahmet'teki hippiler arasına karışan ve son anda pişman olan ankara'nın zengin ailelerinden birinin kızı olan lale erdoğdu katıldığı hippiler aleminde sabaha kadar kaşınınca karşısına ilk çıkan polise durumu anlatıp koruma istedi..."

*Garkuny:
slogan şuydu; sınırsız seks, sınırsız uyuşturucu
yarısı aids den yarısı yüksek dozdan öldü